Pek Çok Bir Şey !

Filmin Kötü Adamı: In Bruges: ''Bruges'ün nerede olduğunu bile bilmiyordum.''
...
''Belçika'da''

İsmi birkaç kere kulağıma çalınmış olmasına rağmen pek fırsat olmamıştı doğrusu. IMDB listesinde denk geldiğim anda ''Tamam artık'' dedim ve filmi edindim. Böylece yeni bir dostum daha oldu.

Komplike bir hikayesi olmamakla birlikte adım adım ilerleyen bir film. Oldukça doğal. Zaten bu doğallık filmin en çekici etkenlerinden biri. Her şey abartısız, olması gerektiği gibi gelişiyor.

Brendan Gleeson - Colin Farrell

Yönetmenimiz Martin McDonagh'ın ismini hiç duymamıştım. Öğrendim ki tiyatro yönetmeniymiş. In Bruges'de kendisinin ilk uzun metraj filmi. İlk filme göre oldukça iyi iş çıkarmış. Sıkıntı yaratmamış.

Bruges kentini çok etkili bir set olarak kullanan yönetmenimiz şehre hayran bırakmasını iyi bilmiş. İzledikten sonra ''Bruges'ü de görmeden ölmeyelim'' diyebilirsiniz.Ancak karakterimiz Ray(Colin Farrell) benimle veya ortağı Ken(Brendan Gleeson) ile aynı fikirde değil. Filmin her anında hoşnutsuzluğunu dile getiriyor.''Bruges is a sh*t hole.''

Ray'in yaptıklarından ötürü hissettiği sıkışmışlık, bilinmezlik duyguları film boyunca sürüyor. Ölümden sonra ne olacağından, nereye gideceğinden emin değil. Ancak aklının bir köşesinde hep onu bekleyen bir cehennem var. Bunda Bruges'ün Ray üzerindeki etkisi ona bu kentin bir son durak hissi vermesi de oldukça etkili. Onun gözünde Bruges Dünya'da yaşanabilecek en kötü yer, bir nevi cennet ve cehennem öncesi araf. Tabii Ray'in inançlarıysa şüpheli.


Filmin yarısına kadar karşımıza çıkmayan Harry(Ralph Fiennes) karakterinin uyandırdığı tiksinti hissi belki de finalde prensiplerine bağlı kalmasıyla bir nebze saygı uyandırıyor. Ancak ''çocuklara dokunmam, geri kalan her şey için mastercard'' felsefesi ne derece doğru tartışmaya açık.